Evlilikte Kadın Erkek Psikolojisi
Kişilik yapılarındaki farklılıklar kadın erkek
arasında oldukça belirgindir. Bu durum doğaldır ve genetik
algoritmanın bir gereğidir. İki cinsin de karşı tarafın kendisinden
farklı olması gerektiğini bilmesi, ilişkinin sağlıklı olması için
ilk adımdır.
Aksi takdirde bizim hissettiğimizi
onun da hissetmesini veya bizim istediğimizi istemesini arzularız.
Bu ise ne mümkündür, ne de doğru ve gerekli. Çünkü insanlar tek tip
yaratılmamışlardır. Biz sevdiğimiz kişiye nasıl davranıyorsak karşı
tarafın da bize öyle davranmasını beklemek, olgunlaşmamış bir
kişilik belirtisidir.
KADINLARIN erkekler konusunda en çok
dile getirdikleri yakınma, erkeklerin onları dinlemediği ve
anlamadığı hususudur.
Kadının ilişkideki önceliği,
paylaşmak ve yakınlık hissetmektir. Erkeğin önceliği ise yetenekli,
yeterli ve güçlü olduğunu hissetmesidir.
Erkekler doyumu başarıda ve sonuç
almada bulurken, kadınlar paylaşma, değer verilme ve önemsemede
yaşarlar. Bir kadın eşini sevdiğinde onun gelişmesine yardımcı
olmayı, erkeğinin eksiklerini gidermeyi ve düzeltmeyi görev bilir
ve bunun için alışır.
Bu, doğal bir eğilimdir. Kadın bunu
yaparken eşini koruduğunu düşünür. Erkek ise karısını, kendisini
yönettiğini düşünmeye başlar. Yeterli olduğunu kanıtlama
çabasındaki bir erkeğe kadın yardım önerdiğinde erkek yetersiz ve
eksik olarak algılandığını zanneder.
Kadın, erkek istemeden öneride
bulunursa bu, erkekte güçsüzlük ve beceriksizlik duygusu uyandırır.
Bir erkekte ne yapacağını bilmediği duygusu uyandıran bir kadın,
erkeği anlamıyor demektir. Oysa bir kadın erkeğe kendisini iyi ve
yeterli hissettirir, “Kontrol bende!” duygusunu yaşatırsa o erkeğe
çok şey yaptırabilir.
Kadını tatmin eden duygular, destek
görmek ve destek vermek, paylaşmak, yardımcı olmak hisleridir.
Kadın, erkekten çok daha fazla estetik kaygılara, sevgiye,
iletişime, güzelliğe değer verir. Sevgi ve uyum onlar için daha
önemlidir.
Bir erkeğin yarışı kazanmaktan veya
tuttuğu takımının attığı golden aldığı zevki, kadın yakınlaşma ve
paylaşma anında hisseder. Erkeğin kendisine yardım önerildiğinde
bunu zayıflık olarak algılaması psikolojik konulara ilgisini de
azaltır.
Psikolojik yardımı kabul etmeyi
zayıflık gibi telakki eden erkek, içgüdüleriyle hareket eden bir
davranış sergiler. Bu da onun kendisini aşamadığının bir
işaretidir.
Bir kadının da erkeğe istemeden öğüt
vermesi tenkit şeklinde anlaşılır. Erkeğin kendisini sorunlu,
arızalı, yetersiz hissetmesine meydan vermeden ona öğüt vermenin
yolunu bulan kadın, kendini aşmış demektir.
Erkekler bu açıdan çocuk gibidirler.
Kabullenip sonra yönlendirilirlerse düşünce yanılgısına düşmezler.
Eşlerin birbirlerine verecekleri en önemli armağan, güvenlerini
hissetmeleridir. Bu, aynı zamanda karşımızdakini onurlandırma
yoludur. Bir kadın, erkeğin giydiği gömleğin pantolonuna uymadığını
gördüğünde “Bu olmamış” derse erkek kendisini beceriksiz hisseder.
Bunun yerine “Bence böyle olsa sana daha çok yakışır” demek,
olumsuz duyguları bertaraf edecektir.
Ancak diğer taraftan kadın, fikrini
söylemediğinde kendisini işe yaramaz gibi zannedebilir. Bu noktada
erkek, kadının fikrine saygı duymayı bilmelidir.
KADININ psikolojik ihtiyacında
önceliği, duyguları anlamak, ifade etmek ve değiştirmek alır. Erkek
ise hep çözüm odaklı düşünür ve kadının duygulara verdiği önemi
algılayamaz. Kadın da erkeğin bu kadar duygusuz olmasına bir anlam
veremez.
Ancak bunun sırrı, farklı genetik
algoritmada saklıdır ve bu konuda gsterilecek çabayla
düzeltilebilir. Erkeğin, kadının duygularını önemsediğini
hissettirmesi için kadını dinlemesi gerekir. Çözüm önermeye hiç
gerek yoktur. Erkeklerin yaptıkları en büyük hata, sorunu
konuşurken hemen çözmek zorundaymış gibi
davranmalarıdır.
Oysa kadın için, düşüncelerinin
paylaşılması ve yakınlaşmak, çözümden daha önemlidir. Kadının
duygularını anlamaya çalışan erkeğin, onu anlamasa da dinlemesi
yeterlidir. Böyle davranmayı başarabilen bir erkek, karısının
kendisini nasıl takdir ettiğini hayretle görecektir.
KADIN bir şeye üzüldüğünde erkek onun
duygularını göz önüne almadan önerilerde bulunmaya
başlar.
Erkek bir şeye üzüldüğünde de kadın,
istenmeyen tavsiye ve eleştirilerde bulunarak onun kendisini
yetersiz hissetmesine sebep olur. Erkek aslında kendisine akıl
verilmesini değil, kabullenilmesini istemektedir.
Kadın üzüldüğünde sorunlardan söz
ederek kendini rahatlatır. Erkek eşinin çok konuştuğunu söylemeye
başladığında ise kadın ihmal edildiğini düşünmeye
başlar.
Üzüntü anında erkeğin ve kadının
beyni farklı alışır. Erkek sessizleşir, kabuğuna ekilir, konuşmak
yerine düşünmeyi tercih eder. Bir çözüm bulduğunda sessizliğini
bozar.
Kadın ve erkek bir problemle
karşılaştıkları zaman muhataplarının direndiğini gördüklerinde
kendilerine şu soruyu sormalıdırlar:
“Zamanlama ve yaklaşım biçimi doğru
mu”
Hızlı bir zihin sorgulamayla bu
sorulara cevap bulan çiftler, daha az hata yaparlar. Karşı tarafın
duygularını anlamak, bu inceliklerin farkına varmakla mümkün
olur.
CİNSEL mutluluk, kadın erkek
ilişkilerinde en özel duygudur. Bu özel ve önemli duygu insanın
özel ve önemli gördüğü kişiyle, yani eşiyle
paylaşılmalıdır.
Cinselliğin eşinin dışında biriyle
paylaşılması aile sadakatine zarar verdiği için insanın psikolojik
doğasına aykırıdır.
Erotik duygular, sadakat sınırları
içerisinde paylaşıldığında iki tarafa da özel olduğunu
hissettirir.
Kadının sevilmek ve okşanmak
psikolojik ihtiyaçlarını giderirken, erkek de kabullenilmek, eşinin
mutluluğuyla mutlu olmak, potansiyelini kanıtlamak ve iyi tarafını
gösterme imkânları bularak doyuma ulaşır.
Kadını motive etmenin en iyi
yollarından biri de ona saygı değer olduğunu
hissettirmektir.
Saygıya layık olduğunu hisseden
kadın, zorlayıcı olmaktan vazgeçer, gevşer. Çok konuşma ihtiyacı
azalır. Hürmet görmek için aşırı bir gayrete gerek duymayacağından
müdahalecilikten vazgeçer. Çünkü zaten kendini değerli
hissediyordur.
CİNSELLİK kuyudan su çektikçe
kuyunun açılmasına benzer ve ne kadar açılırsa o kadar alışılır.
Bir müddet sonra da morfin, eroin ya da kokain bağımlılığı gibi
bağımlılık yapar.
İnsan beyninin sağ ön bölgesinde
hazza ve zevke yönelmeyle ilgili hücreler, sol ön bölgesinde ise
acı, elem ve kederden kaçmaya yönelik hücreler vardır.
Cinsellik müptelası olan kişinin,
zevke yönelmeyle ilgili alanları daha fazla çalışır. Bu kişinin
beyninde haz tuzağı oluşmuştur ve cinselliği yaşamadan zevk alamaz
hale gelir.
Sabah kalkar kalkmaz onu düşünmeye
başlar ve hayatına bu zevk yön verir. Artık içgüdülerinin esiri
olmuştur. Tutsak olmuş bir kişi ise özgür bir iradeye sahip
olamaz.
Oysa insandan beklenen, değişik
meşguliyetlerle de hoş vakit geçirmeyi bilmesidir. Duygusal
rahatlamayı yalnız cinsellikte arayan kimse, tatmin olmuyor, tatmin
olması da mümkün değildir. İşletmecilikte şöyle bir kural vardır:
“Sermayenizi tek sepette toplamayın, farklı sepetlere
dağıtın.”
Bu kuralın insan hayatına yansıma
şekli, haz alanlarının farklılığıdır. Cinsellikle ulaşılan zevke,
tabiatla uğraşmak, metafizik konuları düşünmek, ibadet etmek ya da
kitap okumakla da erişilebilir.
İnsan beynine ok zevkliliği
öğrettiğinde, bir noktaya bağımlı olmayacak ve biri haz
vermediğinde diğeri onun yerine dolduracaktır.
EŞLER birbirleriyle iletişim
kuramıyorlarsa ya da sürekli çatışmalı bir iletişim içindeyseler,
yapmaları gereken ilk şey birbirlerinin iletişim dilini
öğrenmektir.
Bu da, iki tarafın da “Şu ana kadar
uyguladığım iletişim dili başarılı olmadığına göre başka bir
alternatif denemeliyim” şeklinde kendini sorgulamasına ve çözüm
için kafa yormasına bağlıdır.
Eşler hep böyle sorgulama içinde
olurlarsa, doğru iletişim yolunu bulacaklardır.
Çalıştığım bir kurumda aile
terapisine gelen ve 50 yıldır her sabah evde ekmek tartışması
yaşayan bir çift vardı. İstisnasız her sabah, erkek eve fazla ekmek
alıyor, kadın ise ekmekleri atmak zorunda kaldığı için ona
çıkışıyormuş.
Abartılı gibi gelebilir ama ikisi
arasındaki çatışma 50 yıl sürmüş. Bunun gibi, aynı konu etrafında
sürekli çatışma yaşayan ama bir türlü de çözüm üretemeyen çok
sayıda çift vardır.
Böyle durumlarda iki taraf da
tutumunu değiştirmediği için sürekli çatışma çıkması doğaldır.
Sürekli tekrarlanan çatışmaların önüne geçmek için taraflardan
birinin yöntem değiştirmesi şarttır. Ekmek sorunu örneğimize geri
dönersek, kadının, bir hafta boyunca tüketilmeyen ekmekleri çöpe
atmak yerine biriktirip “Bunları ne yapalım” diye eşine sorması,
soruna farklı bir bakış açısı getirecektir.
Çöpe giden ekmeklerin miktarını
gören erkek de, fazla ekmek almaktan vazgeçecek ya da ekmeklerin
farklı bir alanda değerlendirilmesi için fikir geliştirecek,
böylece her sabah yaşanan çatışma bitecektir.
kadın erkek kadının erkeğin karşı tarafın bir kadın kadın erkek erkek eve her sabah kadının hürrem sultan
İLLERE GÖRE ÜYELERİMİZ
© Copyright | CiddiArkadaslikSitesi.com